Yoldaki Seraplar / #ozanlayolda 25.Gün

İnternet çağı, bilgi toplumu, hızlı erişim, daha fazla hareket derken her şeyin daha fazlasının peşinde olduğumuz bir hayat tarzının içerisine girdik. Hep konuşulan ama sadece konuşulan o rahatlık alanının içerisinde dönüp durmaya başladık.

Kendi adıma uzunca bir süre bu rahatlık alanının içerisinde olduğumun farkında bile değildim. Yine fark etmek ayrı, çözüm üretmek ayrı, çözüme dair adım atmak ayrı. Bu seriyi tamamlamayınca eksik kalıyor bir şeyler. 24.günde sorunu fark etmekle çözüm üretmek arasında gidip geldiğimiz dönemi konuşalım istedim.

İnsan karanlıkta, dipte, depresyondayken bir çare arıyor kendisine ve içgüdüsel olarak bence ne kadar dipteyse o kadar saldırganlaşıp, her şeyi denemeye başlıyor. Hedef ve farkındalıktan yoksun denemeler bir illüzyondan öte değil benim için. Tıpkı çöldeyken, optik bir yanılmadan ibaret olan kırılmayı su&ağaç sanıp, serap görmek gibi.

Suni, geçici, günü kurtaracak ya da sadece bir anlık “oh!” dedirtecek çözümlerin peşinde koşmak insanın kendisine yapabileceği en büyük yanlış. Bu yüzdendir sanırım etrafımız umut tacirleri ile dolu. Ne sorumluluk alabiliyor, ne de çözüm için cesaret gösterebiliyor insanlar. Peşinde olduğun şey ne kadar gerçek ve “sen”sin?