2. Yol Ayrımı / 60.Gün

Painting by Russ Kramer of action onboard the Yacht Columbia defender of the America's Cup of 1899

Geldik 2.ayın sonuna, yine bir Z raporu alma vaktidir. Elbette yine bir aylık süreçte minik virajlardan dönüp, yeni manzaraları izleme şansı ya da virajı döndüğümüz anda karşıdan gelen arabayla kafa kafaya çarpışmadan son anda kurtulmak gibi uç noktalarda ve birbirine zıt deneyimler yaşadım. Ve yine diyorum ki; olan her şeye teşekkür ederim!

İlk ayda neler olduğunu 30 ve 31.gün yazılarımda yazmıştım. İki ay arasında çok net bir fark görüyorum. İlk ayı sayılarla ölçebilirken, ikinci aya dair hiç böyle bir şey yapamadım açıkçası. Yazılara göz gezdirip, biriken deneyimlere baktığımda bunu yapamamamın gayet normal olduğunu ve neden olduğunu daha iyi anladım.

Şimdi neden böyle oldu önce onu konuşalım. İkisinin arasında fark olmasının sebebi bir kararı ilk aldığım andaki istek ve enerjiden kaynaklı olarak, daha hızlı ve pratik şeylerin peşinden gitmem ardından da yolda biraz daha sakinleşim bütün olayların derinlemesine bir yolculuğa başlamamdan kaynaklı. Hepimizde böyle değil midir zaten? Bir seçim yaparız ve hadi, harekete geç modu aktifleşir. Ne kadar imkan varsa değerlendirip, ne kadar araç varsa kullanmaya başlarız. Bu yorar, yordu da.

Ancak benim yorgunluğumun ne imkanları değerlendirmekten ne de araçların hepsini kullanmaktan. Kendi adıma bildiğim çok iyi bir şey var, keyif aldığım şeyleri yaparken yorgunluk dediğimiz şeyi asla hissetmiyorum. İlk ayda yaptıklarım da çok sevdiğim şeylerdi, ikinci ayda yaptıklarım da. E beni ne yordu? İtiraf etmeliyim ki evde oturmak yordu. Denize, gökyüzüne, doğaya karşı bitmek bilmeyen bir tutkuyla dolu olan beni bu kadar evde oturtmak yorgunluğa sebep oldu.

Bunu hissetmeye başladığım andan itibaren hızımı yavaşlatıp, daha sakin ve farkındalığı yüksek durumlara geçiş yaptım. O yüzden yazdıklarımda ve yaşadıklarımda konular hep derinlemesine gitti. Her iki durum da doğal ve olması gerekendi. Sonuçta aynı yüksek hızla yolu gidemeyeceğim gibi, benzin de almak gerekiyor değil mi? Fakat burada yine ne hissettiğimi ayırt edebilmeliydim ve bunu yapabildiğim için kendimi tebrik ettim.

Neydi ayırt edebildiğim şey? Hızlı başlayan bir yolculukta, gelen yorgunluğun neyden kaynaklı olduğu ve sonucunda vereceğim tepkilerin nasıl olması gerektiğiydi. Bu ne demek? Az önce anlattığım gibi yorgunluğun sebebi yaptıklarım değil de başka bir şeydi. Eğer  o kısmı karıştırıp ardından da “bu yol beni çok yordu” diyip vazgeçebilirdim. Kritik nokta tam da buradaydı ve orayı sorunsuzca geçebildim. Hepimiz aslında farkında olmadan çoğu şeyden bu tarz karışıklıklardan ötürü vazgeçiyoruz.

Girişimciler iyi bilir, ölüm vadisinden sonradır asıl sıçrama; uzun mesafe yarışçıları başta depar atmaz; ağaç olgunlaşmadan meyve verirse dalları kırılır… Çalışmak, beklemek, olgunlaşmak. Yola adanma sadece durmakla olmayacağı gibi sadece çok çalışmakla da olmuyor. Bazen durup, dinlenmeli ve nefes almalı insan.

Ya Ozan hep mi böyle pozitif, hep mi her şey yolunda?

Elbette değil. Çok canımı yakan bir konu var mesela. Moralimin bozulduğu anlar var. Özlediklerim var. Sinirlendiğim, içten içe beni geren yerler var. Ama hepsini ortaya koyunca bir bakıyorum, yapabileceğim bir şey var mı diye? Önce temelden gelip neden, sonra çözüm varsa nasıl ve ardından uygulama. Eşittirin sağ kısmına baktığımda yapabileceğim bir şey yoksa, olduğu gibi kabullenmekten başka bir çözüm yöntemi kalmıyor. Hepsinin mutlaka taşıdığı bir anlam ve verdiği bir ders var. O yüzden an’laşmak önemli şey. Yoksa benim de gözlerim doluyor yahu!

Bir ayın sonunda  diyebileceğim en net şey, sahip olduklarımızın kıymetini bilmek olacaktır. Sevdiklerimiz, bizi sevenler, hayatımızda bizlere bir şeyler öğretenler, yol açanlar veya yolu tıkayanlar, göründüğü gibi olanlar veya olduğunu saklayanlar, idollerimiz, bizi örnek alanlar… Ve kendimiz, iyi ki varız!