Bilginin Yolculuğu / 64. & 65.Gün

Bu sabahki tutulmadan mıdır bilmem uykusuzluk dengemi bozdu son birkaç gündür. Sonuna geliyoruz bütün hazırlığın, kanatlanıp uçma vakti yakındır gibi bir his var içimde. Bu söylediklerim spiritüel anlamlar taşısa da bilimsel kanıtlarını da dileyenlere sunabilirim, yolları farklı olsa da yolculuklar aynı durumda. Yine son günlerde sözlü şarkıları çok dinlemeyen ben bu sabah geçmişe doğru yolculuk yapıp Bee Gees, Stevie Wonder ile güne başladım. Bunlar güzel şeyler!

Dönemsel olarak bütün insanlığa etki eden olayları detaylı olarak bilmeseniz de isimlerini mutlaka duymuşsunuzdur; Tarım Devrimi, Yazının İcadı, Paranın Bulunması, Fransız İhtilali, Dünya Savaşları ve Covid-19. Virüsle alakalı çok konuşmayı tercih etmesem de toplumsal seçimler gelip en sonunda hayatıma etki ediyor. Bütün bu olayların en başında, gerçekleştiği sırada ve sonrasındaki olaylara yol açışını sağlayan bir kavramdan bahsetmek istiyorum bugün; bilgi.

Bilgiyi anlamak için onun birkaç adım öncesine gitmek gerekiyor. Epistemolojik olarak bilginin yolculuğunda çok derine inmeden, en çok sevdiğimiz şekilde pratik olarak, bu yolculukta kullanılan kavramlardan bahsedeceğim. Dijital çağ özelinde değerlendirirsek, bilgiyi sınıflandırmada kullandığımız bazı kavramlar var bunlar; veri (data), enformasyon (information), bilgi (knowledge) ve bilgeliktir (wisdom). Az biraz yazılım ile uğraştıysanız ya da yönetim, endüstri mühendisliği konularının kıyısından köşesinden geçtiyseniz bu kavramları mutlaka duymuşsunuzdur.

Şimdi gelin tek paragrafta hepsini anlamaya çalışalım. Veri; çevreden toplanılan ve herhangi bir  şekilde işlemden geçmemiş gerçekliklerdir. Bunlar sayılarla, rakamlarla, renklerle ifade edilebilir ancak tek başlarına bir anlamları yoktur. Sonuçta belli bir düzeni olmayan, bir amaç doğrultusunda sorgulanmamış harfler size ne ifade eder? Bir şey ifade ettiği andan itibaren siz onu veri olmaktan çıkartıp bir enformasyona çeviriyorsunuz. Veriler arasında bir bağlam oluşmuş, bir çıkarım için bir düzene geçilmiştir. Enformasyonu alıp, durağan yapısından uzaklaştırıp bir deneyim sürecinden geçirip onu dinamik hale gelmesinden sonraki haline ise bilgi diyoruz. Artık onun bir anlamı vardır, bir sürecin sonunda oluşmuş ve kendi halinde zaten bir şeyler anlatıyordur ancak yine anlattığı şey yine insanın kendisi ile alakalıdır. Son noktadayız, belki de en karmaşığı, en çok emek gerektireni, insanlığın geçmekte korktuğu ya da gereken emeği göstermediği adımdan sonraki yer. Bilgelik bütün sahip olduğumuz bilgiyi kullanabilme becerisine bilgelik denir.

Böyle anlatınca sıkıncı oluyor bence ama yolculuğu yine parçalara bölmek daha işlevsel geldi bana da.  Hayatımızdaki noktalara tekrar dönebiliriz.

Bilgi toplumu olduk diye sürekli konuşuluyor değil mi? Bizim aldığımız bilgiler ve bizim verdiğimiz bilgiler arasında bir yaşam sürüyoruz.  Bu yaşam içerisinde nerede, ne yapıyorsak olalım bir şekilde bilginin bazen şefkatli kollarında bazen de acımasız pençelerinde, bazen kendi kontrolümüzde bazen de başkalarının kontrolünde hissedebiliyoruz. Ozan çok karıştı her şey diyenleriniz olabilir. Hep söylediğim gibi çok zor ama bir o kadar da kolay.

Veri toplamak, bilgi edinmek artı k o kadar kolay ki. İnternet, kitaplar, insanlar ve en önemlisi doğa açık bir şekilde size bu kaynağı sunuyor. Her an her yerden dilediğimizce bilgiye erişebiliyorken, bir yandan da her an her  yerden aynı oranda bilgi veriyoruz. E konu yine dengeye geldi, orası başka sadece hatırlatmak için söyledim. Bu hız, bu kolaylık bizi nerelere getiriyor? Değişimin bu denli hızlı olmasının sebebi başka ne olabilir ki?

Bilgi edinmeye başladıkça insan, olduğunu zannediyor ancak bu benim için ezber yapıp sınav geçmekten ötede bir şey değil.  Alman ekolü gibi üniversitede temel bilgileri alıp, ardından sınavda geçebilmek için ezberleyip sonrasında da mezun olduktan sonra piyasa dediğimiz yerde işverenin ya da üretimin beklentisinin karşılanmamasının sebebi nedir? Alınan bilgiyi kullanamama becerisinden başka bir şey değildir. Bahsettiğimiz konunun nerede ve nasıl etkili olduğunu anlatabilmek adına daha etkili bir örnek olmazdı sanırım. Yoksa futbol tekniklerini kitaptan okuyup, direkt maça çıkan birisinden mi bahsetmeliydim?

Başka bir noktaya geldiğimde bilgi edinmenin insanı tembelleştirdiğini açıkça görebiliyorum. Bu kadar kolay bilgiye erişmeye alıştıkça yine bir madde bağımlılığı gibi etkilerini hissedebiliyoruz. Tıpkı uyuşturucu kullanıp mutluluğu aramak gibi bir durumdan bahsetmek burada çok yanlış olmayacaktır. Eğlenmeyi ve mutluluk, anlık ve suni bir yolla bulan insan bunu bağımlılık derecesine getirip süreçte kendine zarar verdiğini fark etmeyecek kadar körleşecektir. Beyin evrildiği şu noktada kolayı seçip, sürekli bilgi edinmenin peşinde  koşup, sadece koşmaktan öteye gidemeyeceğini bir gün anlayacaktır. İlk ve orta eğitim, lise, üniversite, yüksek lisans, ikinci yüksek lisans, doktora derken  ardından özel sektöre geçiş yapmayı düşünen bir insanı hayal edin. Bu bir akademisyen değil özellikle o ayrımı yapmak gerekiyor, bütün bunları yaptıktan sonra “daha fazla” para kazanmayı hedefleyen bir insan. İşler hiç planlığımız gibi gitmedi, ama biz okulda böyle öğrenmemiştik, evdeki hesap çarşıya uymadı… Cümleler ne kadar tanıdık değil mi?

En başta söylemiştim, yine tekrar ediyorum veri ve bilgi toplamanın fazlasıyla kolay olduğu bir dönemdeyiz. Şimdi edinilmesi gereken deneyim ise bu bilgilerin nasıl kullanılacağını öğrenmek olacaktır. Bu da ancak ve ancak deneyerek, sahada çalışarak, uygulayarak, insanlarla etkileşime geçerek, o parçayı yerine takıp motoru çalıştırarak mümkün. Oturup yazı okumak, ders dinlemek, video izlemek nereye kadar sürecek? O kodu yazmadıkça yazılımcı olunmuyor. Ürünü satmadıkça, mükemmel satış tekniklerinin bir faydası yok. Takımla çalışmadıkça yönetim becerileri sertifikası alsan da işe yaramaz. Dene, yap, ol… Baktın eksiğin var o zaman tamamla. Artık hareket etmeli ve durağan enerjiyi dinamiğe çevirmeli insan. Aksi takdirde aradığın şey ne o kursla, ne o mentorle, ne o yatırımla ne de o diplomayla gelecek. Elinde kalan şey beklemek, beklemek, beklemek…

Bilgi değil, bilgelik peşinde…