İyisiyle Kötüsüyle Bir Yol / 95.Gün

Borsa’nın giderek hızla değer kaybettiği bir sabah ile başladı dün. Bu değer kaybı gün içerisinde de devam etti ve aylardır konuşulan, borsa çok iyi kazandırıyor ya düşünceleri birçok insan için yerle bir oldu. Ancak burada kimin ne kazanıp ne kaybettiğine bakmak gerekiyor. Bununla ilgili verileri gün içerisinde yine yazarım. Beyrut’ta yaşanan patlama da farklı bir açıdan dikkat çekiyor. Ne derece etkili olduğunu patlama sırasında çekilen videolardan görebilirsiniz. Dünya bize çok net mesajlar veriyorken, biz ne yapıyoruz?

Evet yine kötü olaylar var, yine canlıların canı yanıyor hatta hayatlarını kaybediyorlar. Bunu kim, nasıl, neden yapıyor diye tartışmak yerine daha farklı çözüm yollarını aramalı. Elbette dengenin olduğu yerde her şeyden bir diğeri kadar olacaktır. Bunu kabul etmemiz gerekiyor, Dünya hiçbir zaman saf iyi bir yer olmadı bu zamana kadar. Kendimiz de öyle…

Günlük hayatlarımızda, aramızdan kime sorsak ben iyi bir insanım der ancak eminim herkesin sinirlendiği ya da bir şeylere zarar vermek istediği anlar mutlaka olmuştur. Bu tepkilerimizin sebepleri çok derinlerde yatarken eğer değiştirmek istiyorsak çok hızlı çözümler bulabilme şansına da sahibiz. Evet, ilk kıvılcım yandıktan sonra devamındaki süreç daha da çok alevlenen bir yolculuk ama bu yolda ilerledikçe üzerinizdeki hafiflemeyi hissetinizde tam olarak ne demek istediğimi anlayacaksınız.

İnsanın insana, canlıya, doğaya, nesneye veyahut kendine zarar verme isteği gerek varoluşundaki sancılardan gerekse bu hayata geldiği andan itibaren yaşadığı deneyimlerden kaynaklanabilir. Atalarından birisi zarar görmüş bir birey zarar gösterme eğilimde de olabilir o acıdan beslenme eğiliminde de. O yüzden bu konuyu tek düzlemde değerlendirmek çok mantıklı olmayacaktır. Kesin bir sonuca varmak yerine her adımda keşfettiklerimizi anlayabiliyor olma niyeti her daim daha işlevseldir.

Geldiğimiz noktada herkes bir karıncayı öldürmüş, bir insanın canını yakmış, bir nesneye zarar vermiş olabilir. Bunların etkilerini veya derecelerini asla tartışmıyorum, görmemiz gereken nokta hepimizin bir şeyler yapmış olma durumu yani buraya bir şey hakkında aklımızdan geçen en küçük kötü bir düşünce bile dahil. Kendimizi hatırlayıp, yaptıklarımızı fark ettiğimize göre burada yapmamız gereken nedir? İşte bu noktadan sonra insanlık olarak bir ayrıma giriyoruz, kimimiz içimizdeki kötülüğü beslemeye devam ederken kimimiz de iyi insan olma haline devam ediyor. Yine tekrar etmeliyim ki buradan bir sonuca varma niyeti olmamalı çünkü doğamız gereği her iki durumu da daimi olarak içimizde barındırıyor olacağız. İki durumun da farkında olup ardından hangisi özelinde durmayı seçeceğimize dikkat etmeliyiz.

İyi veya kötü halde durma sebeplerimizin farklılaşabileceğinden bahsettim ancak bir de bizim iyi olduğumuzu düşündüğümüz hal bir başkası için kötü anlam ifade edebilir. Bunu yine bir metafor ile açıklamak gerekirse, vatanını savunmak için insan öldürmeyi seçen bir birey düşman kuvvetleri için kötü olarak anlamlandırılır. Buraya kadar anlamak kolay, bir sonrakine geçelim…  Savaşan iki topluluk düşündüğümüzde bunlar birbirleri için veya kötü olabiliyorken, savaş içerisinde bulunmayan üçüncü bir topluluk savaşanlar hakkında ne düşünür? Hangisi iyidir, hangisi kötü? Ya da hangisi haklıdır, hangisi haksız? Üçüncü bir toplumun bakış açısı savaşan toplulukların bulundukları hal konusunda ne kadar etkilidir peki? İki tarafa da sorduğumuzda eminim ki kendilerince haklı sebepler sunacaklardır. Yani vardığımız yer, tetiklenmenin durumu iyi veya kötü olabiliyorken o andan sonra bulunduğumuz an aynı doğrultuda ya da zıt yönde bir hal alabilir. İyilikle iyiye devam etmek ya da sonrasında kötülüğü seçmek, kötülükle kötülüğe devam etmek ya da sonrasında iyiliği seçmek tamamen bireyin kendi seçimi olacaktır.

Dünya üzerinde bütün yaşanılanlara dönüp baktığımızda konunun bizle ne alakası var diye sorgulamak gerekiyor ilk adımda. Bu bir kayıtsızlık hali değil de, vereceğimiz tepki daha net şartlarda seçebilme şansını bulmamızı sağlayacaktır. Çünkü evet herkes kendince haklı. Burada bana kızıyor olabilirsiniz, insan öldüren birinin nasıl bir haklılığı olabilir diye… O bireyin şartlarında yaşamadan, onun koşullarında Dünya’ya gelmeden bunu asla bilemeyiz. Bu yüzden insanların hakkında net yargılarda bulunmadan önce hayatlarındaki yaşanmışlıkların neler olabileceği ihtimalini düşünmenizi tavsiye ederim.

Yazının sonunda olduğu gibi bütün deneyimlerin sonunda da varacağımız nokta bizim neyi seçtiğimiz olacak. Şimdi, şu an ve burada, bulunduğunuz anda yaşanılan kötülüklere nasıl tepki vermeyi seçeceksiniz? Birisine zarar veren insanı döverek terbiye edebilir misiniz? Hiç sanmıyorum, dayak yiyerek büyüyen çocukların ileriki yaşlarda farkındalıklarının düşük kalması durumunda nasıl insanlara dönüştüklerini az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Üzümün üzüme baka baka karardığı bir yerde, kararmayı kötü bir durum olarak düşünmeyi bırakıp, kime baktığımıza ya da kimlerin bize baktığına dikkat edelim. Hatırlanması gereken en güzel cümle; iyilik yapma, iyi ol yaptığın her şey iyilik olsun!