Yenilik…

Yenilenme…

Başlama…

Başlangıç…

Maceraya çağıran bir sabah. Macera akla gelince de filmlerin etkisi midir bilmem önceden hep uçan kaçan, akla sığmayacak şeyler olan, her adımında yok artık dedirten şeyler olduğunu düşünürdüm. Ama evet, tam olarak öyleymiş.

Yeni bir yılın ilk sabahında aklıma gelenlerin en ön sıralarında bu etkilerin hepsi var. Uçtum mu? Nereden baktığımıza göre, evet. Akla sığmayan bir yıl mıydı? Hayatın aklın da ötesini daha iyi anladığım bir yıldı. Her adımda yok artık dedim mi? Daha ne kadar şaşırabilirim dedikçe bu alanı kendim açtığımın farkına vardım. Özellikle son 3 yıldır yaşadıklarım bana sonsuz olasılıklar evreninde her şeyin olabileceğini her adımda göstermeye devam etti.

Her şeyin olması ihtimali hem heyecan hem de korku veriyor. Evet bu konuda çok netim çünkü bütün olasılıkların gerçekleşme ihtimali varken hayatın içinde, bulunduğum yerde gördüklerim ve aklıma düşen bütün ihtimallerin olabilmesi demek hem çok muhteşem derecede heyecan verici hem de çok ürkütücü derecede korkutucu. Bu bir problem mi? Nereden baktığımla alakalı olduğunu artık çok emin bir şekilde biliyorum ve bu deneyimi defalarca yaşadım. Özellikle zihnimin hayatımı karmaşıklaştırmaya çalıştığı her anda, onun beni yönlendirdiği ağırlıklı temaları izlerken, evet şimdi bunları değiştiriyorum cümlesini kaç defa kullandım bilmiyorum. Hep derim ya çözüm mü üreteceksin, problem çıkarmaya devam mı edeceksin?

Kendime öğrettiğim en güzel şeylerden birisi oldu bu temaları değiştirebiliyor olmak. Çünkü zihnimdeki filtreler yani benim zihniyetim ya da zihniyetlerim bütün hayatın içinde, işte o sonsuz olasılıkların arasından seçimler yapıyordu. Burada heyecan mı duyuyorum korku mu hissediyorum onların bilinçli ayrımını rahatlıkla yapabiliyordum. E hep söylenmez mi zaten içeride ne varsa dışarıda da o vardır diye… Bütün konu tam olarak bu kadar sade ve derin.

Çok büyütüyordum gözümde. Çok şeyi, çok hedefi, çok insanı… Meğerse bu yine zihnimin oynadığı oyunlardan birisiymiş. Bunu şimdi bu kadar rahat söylüyor olmak, ardındaki derin ve birbirine bağlı deneyimlerden kaynaklı. Yola çıkmadan önce her şeyi gözünde büyüten zihnim hep bağırıp dururdu, yapabilecek misin, konuşabilir misin, edebilir misin gibi onlarca belki de yüzlerce cümleyle… Gerek yokmuş. Ruhum öyle bir cevapladı ki bütün soruları, zihin daha da bu konuda soru soramaz oldu. Çünkü sonsuz olasılıklar evreninde her şeyin mümkün olmasının bilgeliği aslında bu soruların ne kadar yersiz olduğunu gösterdi. Yola adanmışlık ve inançla birlikte bütün yolculukların keyifle yaşanabileceğini gösterdi. Engellerin sadece zihindeki ve zihniyetteki anlamsız bariyerlerden olduğunu gösterdi. Sonsuz olasılık bilinci büyük bir güç, kullanmasını bilene.

Bu kadar çok anlam yüklemek, gözünde büyütmek, erişemeyeceğini düşündüğün noktalara koymak sanırım hoş hissettiriyordu. Acıdan beslenmek gibi, uyuşturucu kullanmak gibi, zararlı şeylerin tadının güzel gelmesi gibi olurken güzel fakat olduktan sonra can sıkan ve hasar bırakan bir etkiye sahipti. Çünkü gözünde büyütmek işte o filmlerdeki gibi ütopik bir yolculukmuş gibi zihnimde bir hikaye yaratırken, haliyle oraya erişmekten ya da olduğum insanı yaşama halinden beni uzaklaştırıyordu. Değişti.

Bütün bunları anlatmak için uzun satırlar ya da konuşmak için uzun dakikalar gerekiyormuş gibi gelebilir. İşte bu da o ütopik hikayeye kaptırma hissinin ta kendisi. Ama şundan da eminim bunu idrak etmek ise bir anda olabilecek bir şey. Bir kitap okurken ya da film izlerken ya da bu satırları yazarken aklına düşen bir ruh bilgeliği bütün bu sırların anahtarı benim için. Hayat nasıl değişir? Ne zaman değişir? Nasıl yenilenir? Nerede başlanır? Yeni yıl sabahında ya da daha öncesinde sıraladığım onlarca hedef, plan, program, karar yeni yıldan mı kaynaklı? Yoksa benim ona yüklediğim anlamdan mı kaynaklı?

Çok sade ve net bir cevabı var, elbette yüklediğim anlamdan…

Elbette bir insan hayatını değiştirebilir. Bir filmin etkilemesi çok mümkündür. Bir kitap yol gösterici olabilir. Bütün bunları ütopik olarak yaşamak tamamen zihnin esiri olmaktan kaynaklı gibi geliyor. Çünkü farkındalığının dışında bir etki bekliyorsun ve o oluyor. Ama bir yandan da haklı insan, henüz oraya gelmemiş ki içindekinin dışardakiyle aynı olduğunu anlasın. Bütün hayatın sırrının dengeden ibaret olduğunu idrak etsin. Diğer bir yandan da bütün bu anlar işte bu bilgeliğe erişmek için muhteşem birer deneyim oluyor. Geriye dönüp baktığında diyorsun; neredeydim, şimdi neredeyim?

Şaşırdım mı, evet. Çokça şaşırdığım ama ağırlıkla susup izlediğim bir yıl oldu. Geçtiğimiz yılın başında yazdığım yazıda susmanın anlamından bahsederken, 2022’de susup izlemenin nasıl bir güç olduğunu defalarca deneyimledim. Susup izleyebilmek, tepki vermeden olanı biteni anlamlandırmak ciddi ciddi muhteşem bir etkiymiş. Daha kapsayıcı, daha anlayışlı, daha hiç…

Bu yıl biraz daha hareket, biraz daha coşku katma niyetindeyim. Evren moleküllerinin arasında, durağan haldeki bütün potansiyeli kullanma niyetindeyim. Potansiyeli, kinetiğe çevirdiğimde nelerin değiştiğini birkaç defa yaşamıştım. En azından nasıl olduğunu biliyorum ve şu an istediğim şey bu konuda bilgeleşme niyetiyle hareket etmek. Evet, biraz sihir yapacağım.

2023 ne getiriyor bilmiyorum. Ne getirirse getirsin, bütün anlamı benim ona bakışımda saklı olacak. O yüzden yasak denizlere olan yolculuklardan korkmak yerine heyecan duymayı öğrenen ben, bütün gelecek olanlara da şimdiden teşekkür ediyorum.

Hayatın anlamı, her anın içindeki anlamlandırmamızla an’laşılır.

Sihir vakti!