Haziran’ın sonuna doğru olan bir sabahta, hırka giydirecek kadar serinletici bir havayla, yağmurun sesi ve toprağın kokusunun ardından güneşin ihtişamıyla başladı gün. Bir romanın başlangıcı gibi sanki her şey değil mi? Peki ya hayatımız bir romansa… Adım Ozan, yazmak ne keyifli şey.
Yolculuk yapmayı sevenlerin aralarında genelde minik ama keyifli tartışmalar olur. Özellikle araba ile yapıyorlarsa ve sürücü kendilerse öne çıkan bir konu vardır; yol gece gidilir! Hayır gündüz! Kim nasıl isterse gitsin, gerisi lafügüzaf. Ama söz konusu olan şey burada farklı bakış açılarının aslında aldıkları keyfi, kaynak aynı şey olsa bile farklı yorumlamalarla almalarıdır.
Şimdiii bu konuyu biraz daha derinlemesine düşünelim sonunda başka bir yere varacağız. Bu cümleyi yazdım ve yazıya ara verdim. Üzerinden tam bir gün geçtikten sonra kaldığım yerden devam ediyorum. Bir gün içerisinde yine çok farklı konularda çok farklı insanlarla etkileşimde bulundum.
Çin ile imzalanan swap anlaşmasının satın almış olduğum hisselere olumlu etkisi, Girişimcilik Vakfı içerisinde yapmış olduğumuz çalışmalar, yeni projeleri için fikir soranlar, yeni keşfettiğim müzikler derken koca bir gün nasıl geçti açıkçası ben de anlamadım. Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi dolu dolu geçmesi böyle bir durum işte.
Gelelim başlangıç konumuza. Bunu anlatmam gerekiyor çünkü bence hayatımda fazlasıyla işlevsel bir bakış açısı kazandırmıştı bana.
Yolculuğun gece veya gündüz gidilmesi gibi bütün tartışmaların temelinde görüş ayrılıkları ve zıt fikirler vardır. Bunların bir kısmı teorik bilgilerden kaynaklanırken bir kısmı da bireylerin kişisel deneyimleri doğrultusunda edindiği tecrübelerin sonuçlarıdır. Hoş bence ikinci kısım çok dahar değerlidir ama o yine başka bir konu.
E zıt fikirler dedik, ayrılıklar dedik, tartışma dedik… Hayat hep mi böyle olmalı? Hayat hep böyle değildir ki. Hayat hep böyle olmasın diye bize en çok uyan insanlarla ya da ortamlarda vakit geçiririz. Ama bu iyi bir şey midir? Sanmam.
Neden?
Birey kendini en rahat hissettiği ortamlarda vakit geçirdikçe rahatlıyor, keyif odaklı yaşamına devam ediyor. Her ne kadar hepimiz için önemli olan sağlık, huzur, mutluluk olsa da onlara ulaşmak için en temelden farklı dersleri almamız gerekiyor. İşte tam bu noktada birey, kendini hep rahat hissettiği, herkesin kendini onayladığı durumlarda vakit geçirmeye alıştıkça bireysel gelişiminde geride kalmaya başlıyor. E burası konfor alanııı… Evet, hep konuşulan konfor alanı tam da burası.
Biz buradan nasıl çıkarız? Elbette önce çıkmayı isteyerek. Ardından farklı yöntemler mümkün, ben şimdi çıkarkenki süreçte işinize yarayabileceğini düşündüğüm bakış açısını anlatacağım.
Teorik bilgilerle ya da kişisel deneyimlerle olsun tartışmalar zıtlıklarla, farklılıklarla başlıyor. En güzel fikirler her zaman farklılıkların çarpışmasıyla oluşuyor. Biri diğerinin eksikliklerini görebilirken, belki de kendinde olanın diğerinin açığına çözüm olduğunun farkında olmayabiliyor. Ne oldu? Tamamlanma.
Nedir bu tamamlanma?
Gece-gündüz, siyah-beyaz, erkek-kadın, artı-eksi, kuzey-güney…
Şimdi burada asıl fark etmemiz gereken noktaya geliyoruz. Zıtlıklar var da bizim için olan sırrına erişelim. Tamamlanmanın temelinde bir birliktelik vardır, bir bütünlük, bir olma hali. İçinde farklılıklar olsa da birlikteyken anlamlıdır, tamamdır. Düşünelim bi bu birliktelikleri… Geceyi bilmeyen güneşin ışığının kıymetini bilir mi? Sıcağı bilmeyene soğuk bir şey ifade eder mi? Herkesin negatif olduğu yerde depresyon bir sorun olur mu? Bu da demek oluyor ki bize, bizim düşüncelerimize ya da bütün durumlara anlam katan ve var-yok ilişkisi kurabilmemizi sağlayan şey bizden olmayanların varlığıdır. Tahir’den Zühre’sini alırsanız, Zühre’nin Zühre olmasının bir anlamı kalır mı?
Şimdi deriiin bir nefes.
O konfor alanları zorlanacak, çıkılacak bir şekilde. Biz çıkmak istemesek de günün birinde bir şey oluyor ve çıkmak zorunda bırakıyor. Oradan çıkarken yaşadıklarımız, zorlanmalarımız, karşımızda duranlar… Hepsi bize bir anlam ifade ediyor. Kaçıp aynı yere dönmeyin, değiştiğinizin ve bütün bu yaşadıklarınızın bir anlamı olsun.